Gerekçeli Karar Hakkının İhlaline Dair Yeni Aym Kararı Resmi Gazete'de Yayınlandı 13 Kasım 2025
1. GİRİŞ Gerekçe, yargı kararlarında meselenin, sonuçta gösterilen şekilde çözülmesinin nedenini ve niçinini gösteren kısımdır ve hüküm vermenin bir uzantısıdır.1 Gerekçenin içeriğinin tatmin edici ve tutarlı olması, hukukî dinlenilme hakkının ve adil yargılanma hakkının sağlanması açısından mühimdir. Gerekçeli karar, mahkemenin tarafsızlığını ortaya koymakla; gerçekten, dosya içeriğine, akla ve hukuka uygun düşen bir gerekçe sayesinde taraflar davayı hangi maddî ve hukukî sebeplerden ötürü kaybettiklerini veya kazandıklarını öğrenme ve tatmin olma şansına sahip olacaklardır.
|
Gerekçeli karar hakkı da günümüzde temel bir hak olarak kabul edilmekte ve adil yargılanma hakkının temel bir unsurunu oluşturmaktadır. Taraflar açısından bu ihtiyacın giderilmesi temel bir insan hakkı, mahkeme açısından ise bir yükümlülüktür.Söz konusu bu hak, AİHM içtihatlarında AİHS' in 6.maddesi kapsamında korunduğu gibi Türk Anayasası ve kanun metinleri ile yüksek mahkemelerin kararlarında güvence altına alınmıştır. Hukukumuzdaki yüksek mahkemeler de genel olarak gerekçeli karar hakkına uygunluğu sağlamaya çalışmaktadır.2 Öte yandan, AYM'ye bu hususta yapılan bültenimize konu başvuru gibi3, yapılan diğer başvurular ile de kararların gerekçelendirilmesi zorunluluğuna, iç hukukumuzda önemli bir güvence sağlanmaktadır.Gerekçeli karara ilişkin iç hukukumuzdaki düzenleme, Anayasa madde 36'da genel hatlarıyla yer almakla birlikte, Anayasa'da, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda ve Türk Medeni Kanunu'nda gerekçeli karara ilişkin düzenlemelere yer veren hükümler mevcuttur: |
|
|
|
|
2. 27.10.2025 TARİHLİ RESMİ GAZETE'DE YAYINLANAN 2023/95915 BAŞVURU NUMARALI AYM KARARI |
|
27.10.2025 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan 30.07.2025 tarihli ve 2023/95915 başvuru numaralı Anayasa Mahkemesi Kararı'na konu olayda, başvurucu; sözleşmenin yenilenmemesine dair işleme karşı açılan davada davanın sonucuna etkili iddiaların kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının, kararda geçen ibare nedeniyle de masumiyet karinesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. |
|
Olayda özetle; Belediye, "ilgilinin kamu görevlisinin taşıması gereken güvenirliliği ve liyakati bulundurmaması nedeniyle görevinden yeterince verim alınamayacağı" gerekçesiyle başvurucunun sözleşmesinin yenilenmemesine karar vermiştir. Anılan karara karşı başvurucu, işlemin iptali ve mahrum kaldığı parasal haklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesi talebiyle dava açmıştır. İstanbul İdare Mahkemesi, işlemin iptaline ve parasal hakların faizi ile birlikte ödenmesine karar vermiştir. Kararda; Davalı idarece, işlemin sebep unsuru olarak davacının görevi başında öldürülen belediye başkan yardımcısı ile ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturmada gözaltına alınmasının ve Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan kamu davası dosyasında, olayın sanıkları ile birtakım işlerle ilgili olarak iletişimi olduğunun gösterildiği, davacının söz konusu kamu davası dosyasında görülen davada sanık olmadığı, hakkında bir ceza davasının olmadığı ifade edilmiş, davacının görevi başında öldürülen belediye başkan yardımcısı ile ilgili gözaltına alınıp serbest bırakılmasında ve ceza dosyasındaki sanıklar ile herhangi bir çıkar ilişkisi olmadan yaptığı görüşmede güvenilirliğin yitirildiği sonucuna varılmaması gerektiği belirtilerek, sözleşmesinin yenilenmemesini gerektirecek bir durum bulunmadığı, yenilememeye ilişkin işlemin sebep ve amaç yönünden hukuka uygun olmadığı sonucuna varılmıştır. Belediyece, bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş, ancak bu başvuru reddedilmiştir. |
|
İlgili belediyenin temyiz yoluna başvurması üzerine ise Danıştay, istinaf kararının bozulmasına karar vermiştir. Kararda, davalı idarece istinaf başvuru dilekçesinde, yapılan bir şikâyet üzerine başlatılan incelemede aralarında davacının da olduğu bir kısım belediye yetkilisi hakkında kaymakamlıkça soruşturma izni verildiği bilgisine yer verilmiştir. Bu olayla ilgili olarak ceza davası açıldığının Bölge İdare Mahkemesi'ne bildirilmesine rağmen bu hususun kararda irdelenmediği, ayrıca, UYAP üzerinden yapılan sorgulamaya göre görevi kötüye kullanma ve resmi belgede sahtecilik suçlarından yargılamanın derdest olduğu ifade edilmiştir. Davacı hakkında göreviyle ilgili yürütülen ceza yargılaması değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle karar verildiği sonucuna varılmıştır. BİM, bozmaya uyarak davayı reddetmiştir. Kararda, davacı hakkında açılan ceza davalarının derdest olduğu, sözleşmeli çalışma amacının idareye sözleşmenin yenilenmesi hususlarında takdir yetkisi tanındığına ilişkin değerlendirmeler ile personelin özel durumları değerlendirmek suretiyle bu yetkinin kullanabileceğinin altı çizilmiştir. Uyuşmazlık konusu olayda ise takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gereklerine, eşitlik ve hakkaniyet ilkelerine aykırı kullanıldığını gösteren somut delilin olmadığı ifade edilmiştir. Bu sebeplerle davacının sözleşmesinin yenilenmemesine yönelik tesis edilen işlemde mevzuata ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Danıştay'ın nihai karar olan 7/6/2023 tarihli kararına karşı da başvurucu 3/11/2023 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. |
|
3. GEREKÇELİ KARARA DAİR AYM'NİN DEĞERLENDİRMESİ |
|
|
|
|
|
|
|
Somut olayda Bölge İdare Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen kapsamda bir gerekçe içermediği, Danıştay tarafından ise bu karara atıf yapılarak herhangi bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır (Diren Taş, § 36). Sonuç olarak başvurucu hakkında elde edilen verilerin sözleşmenin yenilenmemesini neden ve nasıl haklılaştırdığı hususunun yargılama mercilerinin gerekçelerinde yer almadığı görülmüştür. Yargılama mercileri başvurucu hakkındaki bilgileri değerlendirmediğinden başvurucunun sözleşmenin yenilenmemesinin haksız olduğuna ilişkin iddiaları yeterli şekilde açıklığa kavuşturulamamıştır. Bu itibarla yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. |
|
Bültenimize konu karardaki değerlendirmelerden anlaşılmaktadır ki; mahkemelerce tesis edilen bir kararın, hakkında karar verilen kişinin gerekçeli karar hakkına uygun olabilmesi için, kararda birtakım unsurların yer alması zorunludur: Davanın temel maddi ve hukuki sorunları ile taraflarca ileri sürülen ve davanın sonucunu etkileyen iddia ve itirazlar hakkında delillerle bağ kurulmalı, ilk derece mahkemesinde karşılanmayan veya kanun yolu incelemesinde ilk kez ileri sürülen esaslı itiraz ve iddialar kanun yolu merciince gerekçelendirilerek değerlendirilmeli, hakkında karar verilen kişinin derdest yargılamalarına atıfta bulunularak bir başka mesele hakkında karar veriliyorsa salt derdest yargılamaya atıf yapılıp geçilmemeli, bu yargılamanın tesis edilen karara etkisi irdelenerek atıfta bulunulan yargılamadaki olguların mevcut tesis edilen karara etkisi somutlaştırılmalı ve açıkça ifade edilmelidir. Bu hususlar da hem AYM hem AİHM kararlarında açıkça ifade edilmiştir. AYM, 4 Aralık 2013, 2013/5486 Sayılı kararında5: "Derece mahkemeleri, kendisine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değildir. Ancak ileri sürülen iddialardan biri kabul edildiğinde davanın sonucuna etkili olması halinde, mahkeme bu hususa belirli ve açık bir yanıt vermek zorunda olabilir. Böyle bir durumda dahi, ileri sürülen iddiaların zımnen reddi yeterli olabilir (benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Hiro Balani/İspanya, B. No. 18064/91, 9/12/1994). Öte yandan temyiz mercilerinin kararlarının tamamen gerekçeli olması zorunlu değildir. Temyiz mercinin, yargılamayı yapan mahkemenin kararıyla aynı fikirde olması ve bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da basit bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus, temyiz mercinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Garcia Ruiz / İspanya, B.No. 30544/96, 21/1/1996, § 28)" |
|
AYM 'nin 13 Haziran 2013, 2013/1235 sayılı kararı ile de: "Davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur." Denilerek, makul gerekçe kavramı üzerinde durulmuştur. Açıkladığımız tüm bu hususlar ve yargı içtihatlarındaki kriterler göz önünde bulundurulmadan tesis edilen bir mahkeme kararı, gerekçeli karar ve bununla bağlantılı olarak adil yargılanma hakkının ihlaline sebep olabilecektir. |
|
KAYNAKÇA :
|
|
_____________________________ 1 YERDELEN, Erdal, Ceza Muhakemesinde Hükmün Gerekçesi, Adalet Yayınevi, Ankara, 2015, s. 5.) |
|
|
Diğer Haberler
-
25.12.2025
Finansal Yeniden Yapılandırma Uygulamasının Süresi 2025 Yılında Yeniden Uzatıldı
5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun Geçici 32. Maddesi kapsamında yürütülen finansal yeniden yapılandırma mekanizmasının uygulama süresi, 25 Aralık 2025 tarihli ve 33118 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 10765 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile iki yıl süre ile bir kez daha uzatılmıştır.
-
17.12.2025
KVKK Uyumunda Sürdürülebilirlik: Tek Seferlik Uyum Anlayışının Ötesi
Dijitalleşmenin hız kazanmasıyla birlikte kişisel veriler, kurumlar ve şirketler açısından stratejik bir değer haline gelirken; bu verilerin hukuka uygun şekilde işlenmesi, korunması ve yönetilmesi hem birey haklarının güvence altına alınması hem de kurumsal sürdürülebilirlik bakımından kritik bir önem taşımaktadır. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, kişisel verilerin işlenmesinde temel ilke ve yükümlülükleri belirleyerek veri sorumlularına kapsamlı bir uyum sorumluluğu yüklemektedir. KVKK'ya uyum, yalnızca idari para cezalarından kaçınmaya yönelik bir zorunluluk değil; aynı zamanda kurumsal itibarın korunması, müşteri güveninin tesis edilmesi ve hukuki risklerin etkin şekilde yönetilmesi açısından vazgeçilmez bir unsur haline gelmiştir.
-
14.12.2025
İhbar Süresinde Gerçekleşen Ücret Artışından Çalışanın Yararlanması Mümkün Müdür?
4857 Sayılı İş Kanunu'nun 17. Maddesindeki düzenleme uyarınca; belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekmektedir. Buna göre iş sözleşmeleri;
-
11.12.2025
Borca Batıklık ve Sermaye Kaybı Hesaplamasında Muafiyet Süresi Uzatıldı
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun ("TTK") 376'ncı maddesi, şirketlerde sermaye kaybı ve borca batıklı olma durumunu düzenlemekte olup bu durumlarda uyulacak usul ve esasları ise "6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 376'ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ" ("TTK m. 376 Tebliği") ile detaylandırılmıştır.
-
7.12.2025
OFAC Nedir? Yatırımcılar İçin Stratejik Önemi Ve Uygulama Alanları
Dünya değiştikçe ve gün geçtikçe, daha da sık karşılaşmaya başladığımız terimlerden biri "OFAC". Küreselleşen dünyada uluslararası alanda yatırım yapmak isteyen kurumlar bir şekilde OFAC'a rastlıyor ya da OFAC ile temas ediyor. Zira, OFAC tarafından uygulanan bu yaptırımlar yalnızca ABD vatandaşları / menşeli şirketleri değil, ABD ile doğrudan veya dolaylı olarak ekonomik - finansal temasta olan kişileri de ilgilendiriyor. Peki nedir bu OFAC?
-
3.12.2025
Ortaklara Borçlar Ve Adat Faturası
1. Adat Nedir? Uygulamada sıklıkla işletmelerin ortaklara borç vermesi işlemi ile karşılaşılmaktadır. İşletmenin ortaklardan alacaklı hale geldiği böyle bir durumda söz konusu alacak miktarına adat faizi hesaplanması ve fatura düzenlenmesi gerekmektedir. Dolasıyla adat, işletme ile ortak/ilgililer arasında gerçekleşen borç-alacak ilişkilerinde işletme kaynaklarının kullanım süresine bağlı olarak faiz tahakkuku hesaplamak ve vergi kaybının telafi edilmesi amacıyla uygulanan bir yöntemdir. Bu hesaplamalar, transfer fiyatlandırması kurallarına uyum, vergi matrahının doğru belirlenmesi ve KDV gibi yasal yükümlülüklerin yerine getirilmesi açısından önem taşır.
-
27.11.2025
Hamiline Yazılı Pay Senetlerinin Merkezi Kayıt Kuruluşuna Bildirim Süreci Ve Yaptırımları
1. Hamiline Yazılı Pay Senetlerin Basımı ve Bildirimi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun ("Kanun") 484. maddesi uyarınca anonim şirketlerde iki tür pay senedi bulunmaktadır: nama yazılı ve hamiline yazılı pay senetleri. Nama yazılı pay senetlerinde devir işlemi teslim ile gerçekleşirken, hamiline yazılı pay senetlerinin devri için Hamiline Yazılı Pay Senetlerinin Merkezi Kayıt Kuruluşuna Bildirilmesi ve Kayıt Altına Alınması Hakkında Tebliğ ("Tebliğ") uyarınca bazı şartlar getirilmiştir. Tebliğ kapsamında hamiline yazılı payların Merkezi Kayıt Kuruluşu ("MKK") kaydının tamamlanması, yönetim kurulu kararının alınması ve bu kararın ilgili sicil müdürlüğünde tescil ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan ettirilmesi gerekmektedir.
-
19.11.2025
Birleşme ve Devralma İşlemlerinde Niyet Mektubu Süreci
Birleşme ve devralma ("M&A") işlemleri, hem hukuki hem ticari açıdan çok aşamalı süreçlerdir. Bu süreçte, sözleşme aşamasına geçilmeden önce sözleşme tarafları, işlem iradelerini belirlemek, ticari beklentilerini paylaşmak ve hukuki çerçeveyi oluşturmak için bir hazırlık sürecine girerler. Bu hazırlık süreci, tarafların işlem yapısına ilişkin temel ilkeleri tartıştığı, müzakere stratejilerini belirlediği ve işlem risklerini değerlendirdiği ilk aşamayı oluşturur.
-
6.11.2025
Kapsam Dışı Personel Hakkında Anayasa Mahkemesi Kararı
22.09.2025 Tarihli Resmi Gazete 'de yayımlanan Anayasa Mahkemesi Kararında;
-
23.10.2025
Asıl ve Alt İşverenin Arabuluculuğa Birlikte Katılma Zorunluluğu Anayasa Mahkemesi Kararı ile Kaldırıldı
Çalışma hayatında iş ilişkilerinin sona ermesi sonrasında işçinin işe iade talebiyle başvurabileceği arabuluculuk sürecine ilişkin önemli bir Anayasa Mahkemesi kararı yayımlanmıştır. Anayasa Mahkemesi, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3. maddesinin (15) numaralı fıkrasında yer alan, "Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunduğu hâllerde işe iade talebiyle arabulucuya başvurulduğunda, anlaşmanın gerçekleşebilmesi için işverenlerin arabuluculuk görüşmelerine birlikte katılmaları ve iradelerinin birbirine uygun olması gerekir" hükmünün Anayasa'ya aykırı olduğuna karar vermiştir. Söz konusu karar, 17 Ekim 2025 tarihli ve 33050 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.
-
22.10.2025
Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanına Döviz Ve Para Hareketlerini Sınırlama Yetkisi Veren Kanun Hükmünü İptal Etti!
15 Ekim 2025 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesi ("Mahkeme")17 Haziran 2025 tarihli, E. 2024/193, K. 2025/136 sayılı kararıyla1 ("Karar") 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun'un ("Kanun") 1. maddesini ("Kambiyo, nukut, esham ve tahvilat alım satımı ve kıymetli madenler ve kıymetli taşlarla bunlardan mamul veya bunları muhtevi her nevi eşya ve kıymetlerin alım satımı, kıymetli madenlerin rafinajı ile tüm bu eşya ve kıymetlerin, ticari senetlerin ve tediyeyi temine yarayan her türlü vasıta ve vesikaların memleketten ihracı veya memlekete ithalinin tanzim ve tahdidine ve Türk Parasının kıymetinin korunması zımnında kararlar ittihazına Cumhurbaşkanı salahiyetlidir.") iptal etmiştir.
-
20.10.2025
Borçlu Dışındaki Kişiye Ait Malların Haczi ve Hukuki Hakların Korunmas
İcra takibi sürecinde borçlunun malvarlığına dahil olmayan üçüncü kişilere ait malların haczi, uygulamada sıkça karşılaşılan ve ciddi mağduriyetlere yol açan bir durumdur. Özellikle eşler arasında mal rejimi kaynaklı belirsizlikler ile birlikte mülkiyet ilişkileri, icra işlemlerinde mülkiyetin kime ait olduğunun doğru şekilde tespitini zorlaştırmaktadır. Bu kapsamda, borçlunun eşinin veya bir başka üçüncü kişinin malı üzerine haciz tatbik edilmesi halinde başvurulabilecek hukuki koruma yollarının en önemlisi istihkak iddiasıdır.
-
19.10.2025
Rekabet Hukuku Çerçevesinde Birleşme ve Devralmalar ve Bildirim Yükümlülüğü
Birleşme ve devralmalar (M&A), şirketlerin büyüme ve yeniden yapılanma stratejilerinin merkezinde yer almaktadır. Şirketlerin gerek ulusal, gerekse uluslararası ölçekte genişleme, pazar paylarını artırma yahut yeni pazarlara giriş yapma amacına hizmet eden bu işlemler, yalnızca ekonomik ve ticari sonuçlar doğurmakla kalmayıp, aynı zamanda ilgili pazardaki rekabet dinamiklerini doğrudan etkileyebilme potansiyeli taşımaktadır. Bu sebeple, birleşme ve devralma işlemleri, pazardaki rekabet yapısını etkileyebilir. Bu özelliğinden dolayı, M&A işlemleri stratejik fırsatlar yaratırken, rekabet düzeninin sürdürülebilirliği açısından da düzenleyici otoritelerin titizlikle değerlendirdiği alanlardan biridir.
-
16.10.2025
OSB Uygulama Yönetmeliğinde Önemli Değişiklik: Katılımcılara Ek Süre İmkânı
17 Ekim 2025 tarihli ve 33050 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan "Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" ile Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği'ne Geçici Madde 13 eklenmiştir. Bu yeni düzenleme, yapı ruhsatı veya işyeri açma ve çalışma ruhsatı almamış OSB katılımcılarına belirli şartlar altında ek süre tanınmasına olanak sağlamaktadır.
-
14.10.2025
Ticari Defterlerin Elektronik Ortamda Tutulma Yükümlülüğünde Güncel Durum
1. GİRİŞ 20 Eylül 2025 tarihli ve 33023 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “İşletmenin Muhasebesiyle İlgili Olmayan Ticari Defterlerin Elektronik Ortamda Tutulması Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ” ("Değişiklik Tebliği") ile, 14 Şubat 2025 tarihli ve 32813 sayılı “İşletmenin Muhasebesiyle İlgili Olmayan Ticari Defterlerin Elektronik Ortamda Tutulması Hakkında Tebliğ”e (“Tebliğ") önemli değişiklikler getirilmiştir.